20 Haziran 2011 Pazartesi

Proje / 135k Projesi (135k Project) - "İnternet ne için var?"



135k Projesi, "The Tunnel (Tünel)" adlı filmin yayınlanması ile ortaya çıkan bir şey.


Temel olarak internetin asıl amacının ne olduğunu ortaya koymaya yönelik.


 "The internet was meant to be a tool to connect us. It was meant to break down borders and liberate. Now we have an entire generation who are being labelled criminals for using that tool. But perhaps rather than wasting millions of dollars fighting a losing battle against internet piracy, we should try and find a way to embrace the possibilities that this new world brings…"


Tercüme;


"İnternet aslında birbirimize bağlanmak için kullandığımız bi' araç olması gerekiyordu. Sınırları ortadan kaldırıp bi' araya getirmesi gerekiyordu. Şimdi ise bu aracı kullandığı için suçlu olarak yaftalanan bi' nesil var. Ama internet korsanlığına karşı açılan savaşlarda milyonlarca dolar kaybetmektense, bu yeni dünyanın sunduğu tüm ihtimalleri bir araya getiren yollar bulmaya çalışmalıyız..."


Projenin açıklamasında yer aldığı üzere, bu proje internetten torrent ya da başka yollarla indirme eylemini gerçekleştiren kişilerin aslında korsan olmadığını ve bu korsanlık denilen şeye karşı açılan onca davaya harcanan paralar yerine, iyi bir yatırımla internetin nasıl kullanılabileceği açıklanıyor.


Limewire'ün kaldırıldığı, indirenin ip'sinin bulunup federal suçla yargılandığı şu dünyada bunların yapılmasının ne kadar gereksiz olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu projenin ortaya çıkması da, iyi bi' şey oldu aslında.




İlk olarak The Tunnel filminin frame'lerini 1 dolardan satışa çıkartarak kendilerine yatırım sağladıktan sonra internette tamamen RESMİ olarak indirmeye sundular.


Bu proje adı altında filmi, bittorent ile RESMİ olarak BEDAVAya indirip, bilgisayarınızda izleyebiliyorsunuz.



İnternet çağının getirdiği bu yenilikleri görüp akılcı davranmaktır bu.
Ve bu proje gayet büyük bir başarıya sahip oldu.



Müzik / S.O.S - Eksik Şarkı



S.O.S, kısaca Sakin ve Ars Longa sentezi.


Geçtiğimiz ay Bronx Pi'de sahne aldıklarında Sakin'in şarkılarından biri olan Eksik Şarkı'yı seslendirdiler.


Davulda ve darbukada Soner Özışık, vokalde ve gitarda Onur Özdemir ve Sinan Çulhaoğlu ile muhteşem sentezin, lezzetli meyvesi Eksik Şarkı.


Gerçekten çok beğendiğimi eklemeliyim.


Video için;







Şarkıyı indirmek isteyenler için link;
http://www.mediafire.com/?ez0luohkkl95oad

16 Haziran 2011 Perşembe

Film / Love Com~Lovely Complex (2006) - "All Hanshin Kyojin!"



Love Com ya da diğer adıyla Lovely Complex.

Aynı adı taşıyan mangadan uyarlanmış 2006 yapımlı romantik-komedi-highschool etiketlerine sahip Japonya yapımı bi' film.

- Lovely Complex, ilk önce 17 volume'lik bir manga olarak ortaya çıktı.
- Daha sonrasında Playstation 2 için oyun oldu.
- 2006'da sinemaya uyarlandı ve "Love Com" adıyla yayınlandı.
- 2007 sonbaharında 26 bölümlük animesi çıktı.
- 2009'da ise manganın devamı yayınlanmaya başladı ki- haladevam ediyor.

Böyle bi' geçmişe sahip Love Com.

Tipik bi' shoujo hikayeye sahip olan anime ile film bir çok farklılık gösteriyor, baştan söyleyeyim.


Film ne anlatıyor?

Love Com ya da Lovely Complex adında da olduğu gibi boy kompleksi olan iki lise öğrencisinin hikayesini anlatıyor.

Koizumi Risa, yaşıtlarına göre çok fazla uzun olan  genç bir kızdır.



 Atashi Otani ise yaşıtlarına göre çok kısa kalan bir delikanlıdır.




Aynı liseye giden Risa ve Otani arasında -animeye göre 14 santim- tam 11 santim boy farkı vardır.



Ve şöyle bi' ayrıntıyı atlamış olmayayım;
birbirlerinden nefret ederler.



Didişmeleri herkesi deli eder ve bi' gün öğretmenleri onlara ünlü Japon reality show'larından birinin sunucuları olan "All Hanshin Kyojin" lakabını takar.


Günleri böyle geçerken, Risa ile Otani bi' iddaya girerler. Kim daha önce sevgili bulacak iddiası ile uğraşırlarken ne kadar çok ortak noktaları olduklarını fark ederler ve didişen Hanshin Kyojin çiftinden iki yakın arkadaşa dönüşürler.

Ama Risa, Otani'ye baktığında arkadaşı olarak görmediğini fark eder ve bunu itiraf eder.


Bu sırada okula yeni bi' öğretmen gelir. Adı Maity olan bu öğretmen Risa'nın oynadığı "visiual novels" oyunlarındaki Cain-sama'ya çok benzediği için Risa kendini kaptırır.


- Maity -


Şimdi Risa hem Maity için baş cheerleader olmaya, hem de Otani için olan duygularıyla baş etmeye çalışır.



- I love my Shorty! -



Fragman için;



Filmi indirmek isteyenler için İngilizce altyazılı güvenilir torrent;

Filmin IMDb sayfasına ulaşmak için buraya tıklayın.

*

Eğlenceli, izlenebilir bi' film.

11 Haziran 2011 Cumartesi

Anime / Pet Shop of Horrors - "Biz hayal, umut ve mutluluk satarız."





Pet Shop of Horrors senelerdir izlemek istediğim bir animeydi.


Anime denilince nedense insanın aklına iki tür geliyor.
Shounen ve shoujo.


Korku-gerilim temalı anime bulmak o kadar zordur ki.






Korku ve gerilimi psikolojik unsurlarla birleştiren bu anime, birbirinden ayrı olarak izleseniz de anlam bütünlüğü kaybetmeyen kendi içinde özerk 4 bölümden oluşuyor.




*


Anime ne hakkında?




ChinaTown'da bir pet shop işleten Count D'nin sattığı hayvanları satın alan kişilerin tuhaf bir şekilde ölmesiyle başlıyor anime.


İnsanlar bu pet shop'tan herhangi bir hayvan satın aldığında bir kontrat imzalamak zorundalar.
Ve bu kontratın her maddesine uymakla yükümlüler. 






Polis dedektifi Leon ise bu ölümler ile Count D'nin pet shop'u arasında bir bağ olduğunu düşünür ve o pet shop'u ziyarete gider.


Şüphelerinin doğru olduğunu kanıtlamaya çalışan Leon, Count D ile; bir kaç gün önce onun pet shop'undan "tavşan" satın almış bir aileyi sorgulamaya gittiğinde karşılaşır ve böylece kendi kafasında, şüphelerinde haklı olduğunu kanıtlar.


Evde karşılaştığı manzaraya inanamaz, bu cinayetlerin sebebini öğrenebilmek için Count D ile birlikte çalışmak zorunda kalır. 


Böylece devam eder anime.


*


4 bölümün listesi şöyle;
- Daughter
- Delicious
- Despair
- Dual



- Tüm hayvanların atası: Kirin -




Her bölümün adının "D" ile başlaması tuhaf bir ayrıntı.


*


Animeyi tek bir cümle ile özetlemek gerekirse Karacaoğlan'ın şu sözü yeter:
"Cehennem yerinde hiç ateş yoktur, herkes ateşini buradan götürür."


Demek istediğim, insanlar uyarıldığı halde yanlışa giderler. 
Count D her ne kadar kontrat imzalatmış ve onları uyarmış olsa da ihlali kendi aklı ile yapan insandır.
Bu yüzden ölümlerin suçunu Count D'ye yükleyemiyorsunuz.






*


Genel olarak;


Count D karakteri olması gerektiği gibi; tuhaf, feminen, tatlı düşkünü bir çatlak.
Gözlerinin biri kahverengi biri mavi. 
Her bölümde ise bu renkler değişiyor.






Dedektif Leon'un tüm bu cinayet suçlamalarına bile gülümseyerek,
"Biz sadece hayal, umut ve mutluluk satarız." diye verebilecek kadar sevimli.






Count D'ye sürekli eşlik eden tuhaf, tavşan-yarasa karışımı adını bilmediğimiz hayvanı da unutmayalım.






O kadar sevimli bir şey ki...









Count D'yi her yönden tamamlıyor.






İndirmek isteyenler için İngilizce hardsub'lu güvenilir torrent:


Pet Shop of Horrors izlenmesi gerken bir anime.

İyi seyirler.

Film / Hello Stranger (Kuan Meun Ho) 2010 - "Those cheesy loves only happen in dramas."





Hello Stranger ya da orjinal adıyla Kuan Meun Ho.


Uzun süre gösterime girmesini beklediğim muhteşem korku filmlerinin (Phobia, Shutter...) yönetmeni ve senaristi olan Banjong Pisanthanakun'un farklı bir kulvardaki yapımı.


Korku filmlerinin sadece "korkutmak"tan ibaret olmadığını bize gösteren böylesi başarılı bir yönetmenden "romantik-komedi-macera" türlerinde MUHTEŞEM bir film çıkması şaşırtıcı.


Senaryosunun başroldeki salak çocuğumuzu oynayan Chantavit Dhanasevi'ye ait olduğunu belirtmeliyim.


Başrolde ise esas oğlanızımı Chantavit Dhanasevi, esas kızımızı ise Nuengthida Sophon oynuyor.







Kısaca;
Hello Stranger 2010 Tayland yapımlı gerçekten güzel, romantik-komedi-macera türünde bir film.


Komedi derken gerçek komediden bahsediyorum.


*


Film ne hakkında?


Film, 
Tayland'ın önemli festivallerinden biri olan Songkran'ın 9 günlük tatilini Kore'de geçirmek isteyen iki insanın karşılaşması ile başlıyor.


Mr. Dang(esas oğlan) sevgilisi tarafından yeni terk edilir ve sevgilisiyle planladığı bu "çiftler" gezisine tek katılmak zorunda kalır. May(esas kız) ise hem turistik bir gezi amacıyla hem de yakın arkadaşı Min Ah'nın düğününe katılmak için Kore'ye gider.


Farkında olmadan havalimanında yollarının kesişmesiyle başlar hikayeleri.


Kore'de oğlumuzun başına gelen talihsizlikler, çizgisini kızımıza doğru iter ve tanışırlar.
Beş parasız ve bavulsuz olmasının yanı sıra kaybolduğu için kızın peşine sülük gibi yapışan Dang, bir anda kendini May ile Kore'yi gezerken bulur.




- Filmin en komik sahnelerinden biri - 
Dang: Micheal Jackson'a benziyor muyum?



Birlikte "What happens in Vegas, stays in Vegas" tarzında maceralar yaşamaya başlarlar.







Yaşadıkları her şeye rağmen birbirlerine karşı dürüst olabilmek için isimlerini asla söylememe kararı alırlar.






Böylece iki yabancı, bambaşka bir ülkede kendilerini bulma yolculuğuna çıkar.








*


Benim kelimelerim yeterli kalmadıysa size fragmanını sunuyorum;












Tırnak İşaretleri; 


Film iki kültürün nasıl iç içe geçtiğinin bir kanıtı. Aslında doğru söylemek gerekirse, Kore kültürünün Güneydoğu asyaya nasıl yayıldığının kanıtı.


Filmin bir çok sahnesi turistik mekanlarda ve ünlü Kore dramalarının çekildiği yerlerde geçiyor.
Kore dizilerinin dramatikliği başrol oynuyor sanki.
Özellikle Winter Sonata adlı dizi, filmde büyük bir yere sahip. 







Çekimlerin bir kısmı dizinin en önemli mekanlarından biri olan, hatta turistik bir mekana çevrilmiş "Nami Adası"nda yapılmış.







Seoul Tower(Seul Kulesi) olarak da bilinen "Namsan Tower"ın terasında çiftlerin kilit bırakıp, anahtarını da aşağıya atmaları geleneği de yer bulmuş filmde.


Filmin bir kısmında Taylandlı ünlü sanatçı Nichkhun'dan bahsediliyor. 2PM'in üyelerinden biri olan Nichkhun Tayland'ın gururu sayılıyor. K-pop'ın da diziler gibi nasıl da yayıldığının kanıtı sayılabilir.
Hatta 2PM'in "Heartbeat" şarkısının nakarat kısmını kendi aralarında söylüyorlar.


Kore kültürü bu kadar yayılmış olsa da yanlış bir şeyler olduğunu da belirtmeliyim. Koreliler "köpek" yemez. 
Onlar Çinliler'dir. Bu büyük bir yanlış, düzeltilmesi gereken bir yanlış.


*


İndirmek isteyenler için İngilizce altyazıyı da içeren güvenilir torrent;
http://www.mediafire.com/?r96g811niq11cz6


*


Hello Stranger hakkında söylenmeye değer son şey de, filmin afişleri.
O kadar yaratıcı ve güzeller ki... 


Afişlerden bazıları;














Kişisel yorumumu söyleyecek olursam, 
izlediğim en iyi filmlerden biriydi.


^.^


İyi seyirler.





9 Haziran 2011 Perşembe

Müzik / Onur Özdemir - Solo Çalışmalar





Onur Özdemir, dünyanın en müthiş gruplarından biri olan Sakin'in pamuk sesli, kendini beğenmiş solisti.


Sakin için yazdığı sözlerde her gün yeni bir anlam bulabileceğiniz, metaforları muhteşem bir söz yazarı.


Müziği, müzik adına gerçekleştiren bir sanatçı.


Geçtiğimiz aylarda ortaya çıkan "Sakin Dağıldı mı?" muhabbetinden sonraki haftalarda KelŞenlik'te "solo" olarak sahne alacağını öğrendiğimiz Onur Özdemir'in solo çalışmalarından bahsetmek istiyorum.





- KelŞenlik '11 Posteri -


Tüm Sakin dinleyicileri de bilir ki, Onur Özdemir'in cover'ları meşhur'dur. KelŞenlik'te tek başına sahne olacağını öğrendikten sonra, "Ne yapacak cover mı?" demekten kendimi alamamıştım. Her ne kadar cebinde onlarca müthiş şarkısı olduğunu bilsem de...


Dün gece, Onur Özdemir'in resmi Facebook sayfasıdan paylaşıldığı üzere anlıyoruz ki, kendisini piyasaya kaptırmamak için Sakin'e ara verse de içindeki melodiyi susturamamış.


Oturmuş kendi telinden şarkılar yapmış.


3 parça paylaşılmış;
Bahar Sunağı
Tachales
Yalancım


Bana hitap etmese de, şarkılar da "çok büyük" bir Sezen Aksu esintisi hissettim.
Gerçekten...


Sakin'in kendimi kaybettiğim sözlerin tadını burada alamadım. 
23 Nisan'da şiir okuyan çocuk gibi söylenmiş çoğu.
- Büyük ihtimalle evde kaydedilmiştir. -


*Dinlemek isteyenler aşağıdaki linke tıklayıp bir kulak verebilirler;
http://www.reverbnation.com/onurozdemir


*Şarkıları indirmek içinse aşağıdaki linke tıklamanız yeterli;
http://www.mediafire.com/?8rtc3pd8b4qobql

4 Haziran 2011 Cumartesi

Kitap / Momo by Michae Ende - "Why not go and see Momo?"



Momo.

Söylemesi bile güzel bu kelime, Micheal Ende'nin en ünlü romanlarından biri.

Roman sınıfına girse de, Momo aslında kulaktan kulağa anlatılan bir masal.

"Momo" ya da diğer adıyla "The Men in Grey" Almanca olarak 1973'te yayınlanmaya başlandı. Daha sonra 1984'te İngilizce olarak yayınlandı.
Son 10 yıldır ise Türkçe ve Korece dahil bir çok dile çevrildi.

Anlatılan bu masal o kadar güzel ki, 1986'da film olarak sinemaya uyarlanıyor. Ardından operaları yazılıyor.

Bir çok insanın "çocuk kitabı" olarak yaftaladığı bu romanı, aslında bu yaftayı yapıştıran sözde "yetişkinlerin" okuması gerekir. Çünkü Momo, gönülden "dinlemeyi" bilen tek kişi gibi gözüküyor.

*

Kitap ne anlatıyor diye sorarsanız;
Momo adında bir kızın, zaman ile sınavı? 
Hayır bu çok basitçe olurdu.

Momo, adı belli olmayan bir şehrin eski amfisinde yaşayan evsiz bir çocuk. Günün birinde civarda yaşayanların gelip onunla ilgilenmesi üzerine hepsi ile arkadaş oluyor ve bu kişiler Momo'ya küçük bir baraka yapıyor.

Sık sık bu barakayı ziyaret etmeye başlıyorlar. Çünkü tek istedikleri Momo'nun tatlı sohbetinden bir kaşık kapabilmek. Sohbetten kastım dinlemek olmalı. Çünkü Momo, çok özel bir kız. 
Birini "dinlemeyi" gerçekten kalbi ile dinlemeyi biliyor. Böylece bir çok insanın aslında içinde sakladığı duyguları, gerçekleri ortaya çıkarmasına yardımcı oluyor.

Öyle ki, en utangaç insanın bile Momo'nun yanında kendi güveni artıyor. Ya da en sessiz kişi bile Momo'nun yanında şakımaya başlıyor.

Günler böyle geçerken, Türkçe'ye "Duman Adamlar" olarak çevrilmiş Men in Grey denilen garip kişiler şehri ele geçirmeye başlıyor. 
Duman Adamlar'ın çok büyük bir sırrı var. Bu adamlar şehri ele geçirdikçe insanlar tuhaflaşmaya, robotlaşmaya başlıyor. 

Bu işin arkasını bırakmayan Momo, sevimli Profesör Hora'nın ve bilge kaplumbağa Cassiopeia'nın yardımı ile olayların arkasındaki nedeni öğrenmeye çalışıyor.

*

Kitap, kendi içinde mini mini hikayeleri barındıran büyük bir resim gibi. Herkesin öğreneceği bir şey var. Herkesin gözlerini açacak bir öykü var.

*

Üslup olarak ele alırsam;
Basit bir dille yazılmış olsa da, Michael Ende nerede "nasıl" betimleme yapacağını bilen bir yazar.
Öyle ki, Profesör Hora'nın kahvaltısında kendinizi kaybediyorsunuz.

*

Extra;
Yazar kitabın sonuna okurları için minik bir not bırakmış.
Kitabın nasıl oluştuğunu açıklamış. Okumak için buraya tıklamanız yeterli.

*

Kitaptan minicik bir alıntı;

- Momo, senin yaşın kaç?
- Hatırladığım kadarıyla, ben hep vardım.

*

Momo "kesinlikle" okumanız gereken bir kitap.
Ve olabildiğince insana okutmanız gereken bir kitap.

Dinlemeyi bize öğreten Momo'ya teşekkür ederim.

Kalbiniz satır aralarında olsun!