1 Temmuz 2012 Pazar

Sergi / 'şeylerin sessiz şekli (the silent shape of things)' - SOPHIA POMPERY



İstiklal'in sonunda bulunan ARTER adlı sanat galerisinin 3. katında 'izleyici'leri bekleyen bir sergi.






 İzleyici küratörün ve sanatçının bizzat kendileri tarafından kullandığı hedef kitlesinin adı. Çünkü Alman sanatçı Sophia Pompery daha çok videolar, görüntü parçaları ile izleyiciyi uyandırmak istiyor.





Toplam da 11 eserin bulunduğu serginin küratörlüğünü Ece Pazarbaşı üstlenmiş.








Küratörümüz, sanatçının amacının günlük hayattan etkilenip, insanların algılarının nasıl da kapanıp da körleştiğini göstermek olduğunu söylüyor. Buna ilaveten Pompery'e ait bu sanallığın ya da şu an bulunduğumuz gerçekliğin üzerine kurduğu gerçekliğin; nasıl 'lirik' bir biçimde; kandırılmış algılarımızdaki farklılığı yansıttığını söylüyor.

- Bulutsu | Plume - (2010)
*fotoğraf, orjinal | photograph, original


Şıp Şıp adlı yapıtında, bir küvet içinde bulunan durgun suyun nasıl da canlandırılması ile, fizik biliminin yüzey gerilimi kanunları aldatılıyor.
Cansız nesnelerde yaşam yakalamak ile ünlenen Tony Oursler'ın 'Clouds' eserine benzetmeden edemedim.

- Şıp Şıp | Plopp Plopp - (2009)
*fotoğraf, flaşlı | photograph, with flash


Clouds'ta da sanatçı pamuk görünümlü fakat daha sert bir maddeden oluşmuş 'bulutlar'ına projektör ile yansıttığı gerçeklik ile insanda bir farkındalık yaratıyor.


- Patlamış Mısır Klonu | Popcorn Clone - (2011)
*fotoğraf, flaşlı | fotograph, with flash




- Patlamış Mısır Klonu | Popcorn Clone - (2011)
* fotoğraf, orjinal, loş ışıkta | photograph, original, under low light



Eserler loş bir ışıkta sergileniyor. Pompery kendi farkındalığını, 'şeyler' ile göstererek bizi bambaşka bir gerçekliğe sokuyor. 

Ve kişi bu gerçeklikten sıyrıldığında mevcut inançlarına, nesneleri sınıflandırmasına daha açık bir şekilde belirtirsek, insanın kendi aklında çizdiği sınırlara dair sorular sormasına sebep oluyor.
Bu sorular insanı 'şeyler'in her gün olduğu gibi sessizce kendi varlıklarını sürdürürken anlattıklarını anlamamıza yardımcı oluyor.

- Ağzına Kadar Boş | Plenty Empty - (2009)
*fotoğraf, flaşlı | photogtapg, with flash



- Ağzına Kadar Boş | Plenty Empty - (2009)
*fotoğraf, orjinal, loş ışıkta | photograph, original, under low light




Sergi dizini ve eser yönünden acemice bulsam da, iki eser amaçladığı şeyi başarmış görünüyor.
Sanatçının ilk kişisel sergisi olmasına veriyorum bu acemiliği.

Kişisel görüşüm ise şu yönde, her ne kadar sergiyi çok başarılı bulmasam da, sanatçının azmi her çalışmasında hissedilebiliyor.
Eserleri ile anlatmak istedikleri arasında büyük bir 'zorlama', kopukluk olsa da, sanatçı göstermek istediğini inatla parmak ile işaret ediyor.

12'den vurduğunu söylemek hata olur.

Eserler için seçilen isimler gerçekten ruhtan gelen şeyler.

Bir kaç defa gezildikten sonra tam bilgisine ulaşılabileceğini düşünmekteyim.

*

Sanatçının kişisel sitesine ulaşmak için buraya tıklayın.


Künye:
Sergi 26 Ağustos'a kadar görülmeye müsait.
Arter, Tünel'de bulunan Starbucks'ın biraz daha gerisinde kalıyor.
Giriş ücretsiz.

14 Haziran 2012 Perşembe

Hayat / Satılık İstanbul Havası @Ayasofya Müzesi-Sultanahmet/İSTANBUL

Ayasofya Müzesi'nin girişinde bulunan hediyelik eşya dükkanında bol bol "TURKEY AWESOME YEAH" temalı ıvır zıvırlara bakarken denk geldiğim, hangi aklın ürünü olduğunu merak ettiğim bir şey.

Adamlar ciddi ciddi minik bir konserveyi "AIR OF ISTANBUL" diye satıyorlar lan.



"Neyin kafasını yaşıyorsunuz evladım siz?" demek istiyorum.

20 lira bir de.

Kim, neden böyle bir şeyi alır acaba..




18 Mart 2012 Pazar

Sarnıç / Yerebatan Sarnıcı (Basilica Cistern) - Medusa'lı korku tüneli..

Herkesin hakkında az buçuk bilgi sahibi olduğu ama çoğu kişinin gezip görmediği bir yerdir Yerebatan Sarnıcı.

İstanbul'da bulunan sarnıçlar arasındaki en büyük ve en önemli sarnıçtır Yerebatan.


Sultanahmet'te bulunur. Bir dönemler tramvayın titreşimleri sarnıca zarar verdiğinden, tramvay yolunun değiştirileceği ile ilgili haberler çıkmıştı fakat hala bir sonuç yok.

Ben de geçtiğimiz haftalarda boş bulduğum bir vakti her gün önünden geçtiğim ama içine hiç girmediğim bu tarihi yeri gezmeye ayırdım.



*Giriş öğrenci için 5 TL, yetişkin için 10 TL.

Çok büyük bir şey beklemeyin, minik bir yer.
Etrafa bakarken kafanıza çıp çıp diye bir şey damlarsa sakin olun, bildiğimiz su.

Fotoğraf makinesi ile ilk deneyimim olduğundan biraz kalitesiz fotoğraflar oldu, üzgünüm.

Mekanın en güzel tarafı her yandan duyabileceğiniz muhteşem ilahi müzik. Biraz tüyleri diken diken ediyor ama mekana inanılmaz bir ruh katıyor.


Herkesin merak ettiği bu "Medusa'nın Başı" hikayesine de sevgili Googhan'ın çok büyük katkıları ile bir değinmeden edemeyiz sanırım.

Sarnıç'ta bulunan Medusa'nn başları ile ilgili herkesin en çok merak ettiği şey, neden ters durduğudur sanırım.



Küçükken bize anlatılan "sarnıç bir takım olaylardan dolayı ters dönmüş, aslında böyle değilmiş"
muhabbetini bir kenara bırakırsak; kısaca şöyle anlatabiliriz..
Medusa yılan saçlı bir hanım ablamız, kendisinin kafası eski Bizans döneminde kılıç kabzalarına, sütun kaidelerine işleniyor. Bunlar kötülükten korunmak amaçlı yapılan şeyler.


Sarnıç inşa edilirken ve Medusa Başı bulunan diğer tarihi yerler de inşa edilirken bu göz önüne alınmıştır.

Medusa'nın bakanları taşa çevirme özelliğinden dolayı bunlar üç ayrı pozisyonda yapılmıştır. İki tanesi sarnıçta ve yanılmyorsam diğer başta Didim'deki Apollo Tapınağı'nda bulunmaktadır.

Yine de sırrını korumakta bu kadın...




Sarnıç fotoğrafları:


- araya karışmış bir adet Starkiller ^^ -


















Fotoğrafları kullanmakta özgürsünüz, isterseniz tabi! ^^


Katkıları için Googhan'a en bolundan teşekkürler.

Seçki - Resim / Takashima Yajurou

Takashima Yajurou, Japonya doğumlu bir resim sanatçısıdır.
Takashima'nın en ünlü eserlerinden biri "Mangetsu"dur. Mangetsu, Japonca 'dolunay' anlamına gelmektedir. Sanatçı mangetsu temalı eserlerinde dolunayı farklı renk tonları ile resmederek, aynı resimden birden fazla anlam çıkarmayı başarmıştır.

- Mangetsu (1963) -

Bir dolunayı her şeyiyle tuvale yansıtabilen tek insan sanırım.

Eserleri arasında en sevdiklerimden biri de 'Sakuranbo'.
Sakuranbo, Japonca kiraz anlamına gelir.
- Sakuranbo (1957) -

Eserlerinden bir kaçı:

- Rousoku -

- Budo (1963) -



- Gyoen no Haru -

Umarım gün gelir de hak ettiği ilgiyi bulur.

Güzel günler.

9 Mart 2012 Cuma

Kitap / Gün Olur Asra Bedel (1980) - Cengiz Aytmatov



Kitap bilinçlenmek için bir araçtır sözünü doğrular bu roman. Cengiz Aytmatov'un en başarılı yapıtlarından biridir Gün Olur Asra Bedel.

Kitap birbirinden alakasız iki hikayeyi aynı anda götürüp kesiştirebilen bir olay örgüsüne sahip.

Kitapta Yedigey/Yedike adlı yaşlı bir adamın gözünden, can dostu Kazangap'ın ölümü ardından eski anılarının birer birer su yüzüne çıkışı anlatılıyor. Yedigey KAzangap'ın defni için uğraşırken, aynı zamanda uzaya bir görev için gönderilen Parite 1-2 ve Parite 2-1 adlı kozmonotların evrenin bir ucunda bulunan akıllı canlılarla iletişime geçerler.


Kazangap'ın ölümü ile yıkılan Yedike geçmişini sorgular, anılarını selamlar ve yaşadığı şeyler onun belleğinde canlanır. Yedike bozkırın ortasında, kaybının getirdiği acıları ile uğraşırken; atmosferin dışında, Orman-Göğsü Gezegeni adı verilen yerden çağrı alan kozmonotlar, görev yerlerini terk ederek, insanlardan çok daha gelişmiş olan bu canlıların gezegenine giderler.

Olaylar geliştikçe, kozmonotlar insanlık yararı için bir daha Dünya'ya kabul edilmemek üzere kovulurlar.
Yedike ise geçirdiği onca yılı hatırlarken, bir yandan da arkadaşını Ana-Beyit mezarlığına defnetmeye çalışır.

Yazar göstermek istediğini alelade bir şekilde parmakla göstermek yerine, akıllıca yöntemler ile gözler önüne sermektedir. İki büyük devletin başkanın "insanlığın yararına" karar vermesi, insanların olan bitene karşı duyarsızlaşması ve duyarsızlaştırılması, Aytmatov'un belli etmeden taşladığı bir kaç konudur.

Kitap mankurt efsanesine de yer vererek insanların, nasıl da birer mankurta dönüştürüldüğünü göstermek istiyor aslında.
(Mankurtluk hakkında yazdığım yazı..)

Yedike'nin anıları canlanırken dönemin savaşlarının gereksizliğine de şöyle değiniliyordu:
"... Dünyanın sonu gelmişti sanki. Nereden buluyorlardı bu kadar insanı? İnsan dolu katarlar birbiri ardına sıralanıyordu..."
(Bahsedilen katarlar cephelere asker taşıyan katarlardır.)

Aytmatov'un eleştirdiği ve gözler önüne serdiği bir diğer gerçek ise KGB'nin o dönemde insanlara karşı tavrıdır. Yedike ve Kazangap'ın arkadaşı Abutalip, öğretmendir. Yaşadığı şeyleri, çocukları daha sonra okuyabilsin ve ders çıkarabilsin diye her akşam bıkmadan yazmaktadır. Ama görevliler bu anıların düşmanca olduğunu öne sürerek Abutalip'i öldürmüş ve cinayeti de ört bas etmişlerdir.

 *

Kitap gerçekten değerli bir roman.
Kısaca belirtmek gerekirse, Gün Olur Asra Bedel dönemine bir karşı çıkıştır, bir isyandır!

Yedike'nin, Kazangap'ın oğlu Sabitcan'a söylediği şu söz aklımdan çıkmıyor:
"... Eskiden insanları kafaları ile değerlendirir ve kafalarına bakarlardı. Şimdi ise kıçlarına değer veriyorlar..."

Mutlaka okunması gerek!


"Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir, gider gelirdi...
Bu yerlerde demiryolunun her iki yanında ıssız, engin,
sarı kumlu bozkırların özeği Sarı Özek uzar giderdi.
Coğrafyada uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa,
bu yerlerde de mesafeler demiryoluna göre hesaplanırdı.
Trenler ise doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir, gider, gelirdi... "

21 Şubat 2012 Salı

Kitap / Onca Yoksulluk Varken (1975) - Emile Ajar




Adı bile kendini anlatmasına yeten kitaplardan biri bu.
Bir arkadaşımın ısrarla Romain Gary okumamı istemesiyle başladı bu hikayeyle tanışmam.
Bana hediye ettiği kitabı edebiyat zevkine güvenerek okumaya başladığımda "okunmaya değer bir kitap" olarak görmüştüm.

Ama sonra bu kitap MUHTEŞEM bir kitap olduğunu anlattı bana.

Şu ana kadar okuduğum en samimi, en içten kitaplardan biri herhalde.

O kadar güzel ve doğal ki, insan okurken gözyaşları arasında gülümsemeden edemiyor.

Kitap Fransa'da 'orospu çocukları'na bakıcılık yapan Madam Rosa adındaki yaşlı, şişman, Yahudi bir kadın ile kaybetmekten korktuğu ve bu sebeple yaşını küçülttüğü Momo adındaki Müslüman, Arap bir çocuk arasındaki ilişkiyi anlatıyor.

Genel olarak Madam Rosa'nın hayattaki son zamanları anlatılsa da aslında kitap Momo'nun hayata bakışı, hayatı öğrenmesi ile ilgili.

Kendini on yaşında sanan pisliğin ortasında saflağını koruyan bir çocuktan dinleyince, hikaye inanılmaz güzelleşiyor.


Kitabı okuduğum süre boyunca neredeyse 'her cümle'sine "İşte bu altı çizilecek bir söz!" tepkisini verdim.
O kadar güzel ve gerçek ki, bunu ancak Eleni Karaindrou müzikleri ile anlatabilir.

Kitap 1975'te Fransa'nın en prestijli edebiyat ödüllerinden 'Gouncourt Ödülü'ne layık görülmüş.

Romain Gary ise intihar notunda kitabı neden 'Emile Ajar' adıyla yazdığını şöyle açıklamış;

-Çeviri Vivet Kanetti'ye aittir.-

"Yalnızca kendim olmaktan bıkmıştım."




Kitabın çevirmeni Vivet Kanetti'ye kredi vermeden edemedim, gerçekten muhteşem bir çeviri. "Lost in translation" denilen şeyden bi' haber insan bu kitapta..


Arka kapak:

"...Madam Rosa'nın savaş öncesinden kalma saçları giderek daha çok dökülüyordu; kendinde yeniden çarpışacak gücü bulduğunda da, kadına benzer bir yanı olsun diye ona sahici saçlı yeni bir peruka bulmamı istiyordu. Şunu da söylemek gerekir ki bir erkek gibi kel oluyordu giderek, yürekler acısı bir durumdu, çünkü kadınlar buna hazırlık değildir. Madam Rosa yine kızıl bir peruka istiyordu, tipine en uygun renk buydu. Bunu kendisine nereden yürütebileceğimi bilmiyordum..."


İnsanın hayatında en az bir kere okuması, mutlaka okuması gereken kitaplardan biri bu.

Momo'nun şu sözlerini söylemeden de edemeyeceğim:
"Sizin dünya sebze şampiyonu olmanıza izin vermeyeceğim Madam Rosa, doğa kanunlarının ağzına sıçayım ben."


25 Ocak 2012 Çarşamba

Müzik / Hatsune Miku - Rolling Girl

Hatsune Miku Vocaloid adlı programın prensesi olarak adlandırılan sanal bir sanatçı.

Bir çizimden ve kaydedilmiş bir sesten ibaret olan Hatsune Miku bir çok insanın gerçek sanatçılara tercih ettiği bir vocaloid karakteri.
- Hatsune Miku -


Miku'nun sesinin çok ince, tuhaf ama dikkat çekici.

Miku aslında "Nyan Cat" olarak bilinen video'nun şarkısının gerçek şarkıcısı.
Ve şarkının asıl adı "Nya Nya Nya..." vocaloid karakteri Miku için yazılmış bir şarkı.

Bu tuhaf bilgiyi de bir kenara bırakırsak, bu hafta içinde en çok dinlediğim şarkı oldu Rolling Girl.
Gerek sözleri, gerek müziği ve gerek vocaloid karakteri tarafından söylenmesi ile bende bir bağımlılık yarattı.

Çok da güzel bir PV(Promotional Video)'ye sahip olan şarkıyı dinlemek için;




* Ezberlemek ve benim gibi şarkıya delice eşlik etmek isteyenler için şarkı sözleri;


Lonely girl wa itsu made mo todoka nai yume mite
Sawagu atama no naka wo kakimawashite, kakimawashite

Mondai nai to tsubuyaite, kotoba wa ushina wareta?

Mou shippai, mou shippai.
Machigai sagashite ni shimawareba mata mawaru no!

Mou ikkai, mou ikkai.
Watashi wa kyou mo korogarimasu to
Shoujo wa iu, shoujo wa iu
Kotoba ni imi wo kanadenagara!

Mou ii kai? 
Mada desu yo, mada mada saki wa mienai no de. 
Iki wo tomeru no, ima.

Rolling girl no nare no hate todoka nai, mukou no iro
Kasanaru koe to koe wo maze awasete, maze awasete.

Mondai nai to tsubuyaita kotoba wa ushina wareta.
Dounatta tte iindatte sa.
Machigai datte okoshichao uto sasou, sakamichi

Mou ikkai, mou ikkai
Watashi wo douka korogashite to
Shoujo wa iu, shoujo wa iu
Mukuchi ni imi wo kasane nagara!

Mou ii kai?
Mou sukoshi, mou sugu nanika mieru darou to. 
Iki wo tomeru no, ima.

Mou ikkai, mou ikkai
Watashi wa kyou mo korogari komasu
Shoujo wa iu, shoujo wa iu
Kotoba ni emi wo kanade nagara!

Mou ii kai? Mou ii yo. Soro soro kimi mo tsukaretarou, ne 
Iki wo, yameru no, ima.





* Şarkının sözlerinin çevirisine ulaşmak için buraya tıklayın.

* Hatsune Miku hakkında daha fazla bilgi almak için buraya tıklayın.