Cengiz Aytmatov'un "Gün Olur Asra Bedel" adlı kitabında rastladığım bu terim, insanlık tarihinin en acı veren işkence yöntemlerinden biri herhalde. Mankurtlaştırmak...
Bir insanın hayatını, bilincini elinden almak...
Aytmatov'un bi' Kırgız efsanesi olarak bahsettiği bu olay, Türk'lerin Avarlar diye adlandırdığı Juan-Juan kabilesinin Kırgız dolaylarına gelerek halka eziyet etmesi ile ortaya çıkıyor.
Sarı-Özek bozkırı paylaşılamayacak kadar değerli olduğundan, Kırgızlar ve Juan-Juan'lar sürekli bir savaş halinde bulunuyorlar. Bu savaşlar sırasında karşı taraftan kaçırılan askerlere akıl almaz bir işkence uygulanıyor.
Kaçırılan kişinin saçları tek tek alınıyor köklerinden ve daha sonra kafa derisi yüzülüyor. Aynı anda bir devenin derisi yüzülüyor. Devenin yüzülen derisi kurbanın kafasına koyuluyor. Kurbanın elleri ayakları bağlı şekilde bozkırın ortasına bırakıyorlar. Kafasını yere sürtmesin diye de boynunu bağlıyorlar.
Gün geçtikçe, uzayan kıllar kafaya batıyor ve güneşin altında kalan deve eti kuruduğu için kurbanın kafasını bir mengene gibi sıkıştırıyor. Beyni zedeleniyor.
Dayanılmaz acılar içerisinde çığlık çığlığa 5-6 gün aç, susuz bekletiliyor kurbanlar. 5-6 günün sonunda kalan olmuş mu diye bakmaya geliyor Juan-Juan'lar.
Bu işkencenin ardından çoğu kimse ölüyor, kalan ise aklını ve benliği yitirmiş, robot gibi bir şey olup çıkıyor.
Kendinden habersiz, dünyadan habersiz... Geçmişi hakkında bir şey hatırlamayan, tek amacı emirlere itaat etmek olan ve kesinlikle hiçbir şey düşünemeyen bir hayvan...
İşte bu işkenceye "mankurtlaştırmak" deniliyor. İşkence sonunda sağ kalan kişiye de "mankurt" adı veriliyor.
Bu sağ kalan mankurtları köle olarak satıyorlar pazarda. Normal bir köleye göre 10 kat daha fazla para ediyor çünkü efendisine göre en büyük korku kölenin isyan etmesiymiş.
Mankurt nefes alıp, karnını doyurmaktan başka bir şey düşünemediği için 'asla' isyan etmeyeceğinden daha çok para ediyor.
Kafasına koyulan deve derisi, kurbanın kafa derisinden ayrılmamacasına yapıştığı için kurbanı kurtarmak da mümkün olmuyor. Bir mankurt'u en çok korkutan da kafasındaki derinin çıkartılması imiş.
Akıl almaz bir işkence yöntemi.
En önemlisi ise ne için sorusuna cevap verememesi.
Cengiz Aytmatov'un bu efsaneye kitabında yer vermesi bambaşka bir amaç için tabi ki.
"...Geçen yıl “Hazar Şiir Akşamları” etkinliği için Elazığ’a gelen, benim de yakından görüp beraber fotoğraf çekilebilme şansı bulduğum büyük Türk Cengiz Aytmatov, romanında işlediği bu söylenceyle (efsaneyle), Sovyetler döneminde “komünist” düşüncenin dogmalar hâlinde Türkler’in beynine sokma çalışmalarını vurgulamak istemiştir. Gerçekten bugün de bolca örneğine rastladığımız “mankurtlar“, ulus bilincinden uzaklaştırılmış birer “köle” durumuna sokulmuş durumdadırlar. Bilmedikleri bir amaç uğrunda, sırf “karınlarını doyurmak” için mankurtlaştırılmış binlerce insan, tanımadıkları varlıkların “köleliğini” yapıyorlar. İşte mankurtluğun en acı tarafı da burada ki, bu bilinçsiz insanlar ne durumda olduklarını bile bilmiyorlar."
-Mankurt kavramının kitaptaki yerini anlatan yazının kaynağı: Yavuz Tanyeri-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder