10 Nisan 2011 Pazar

Konser / Poetica Musica



New York'lu oda müziği topluluğu Poetica Musica, Kayıp Cennet onuruna bir konser verdi.

Kayıp Cennet'in odaları arasında dolaşırken duyduğum bir kadın sesi ile katıldığım bir konserdi.

Soprano Eleanor Valkenburg'un akışkan sesi ile koşuverdim konserin bulunduğu alana.

Gitar virtüözü Oren Fader, flüt sanatçısı Robin Kani ve soprano Eleanor Valkenburg'dan oluşan grup bir çok eser seslendirdi.
Eserlerin çoğu, Amerikan Folk Müziği'ne ve Irish Folk Müziği'ne aitti.

Sizler için minicik video'lar ve ses kayıtları ile geldim.

Eleanor'un sesi o kadar akışkandı ki... Robin'in flütü ile bir olunca kendimi eski Arthur efsanelerinde sandım.




-

Oren Fader'in gitar virtüözlüğündeki başarısı herhangi bir iltifat ile geçiştirilemez.




Ses kayıtlarını nasıl yükleyeceğimi çözdüğümde güncelleyeceğim.

Hayatımda ilk defa canlı olarak bir soprano dinlemenenin zevkine vardım.
Ve flütün hangi dili konuştuğunu öğrendim.


9 Nisan 2011 Cumartesi

Resim / Kaplumbağa Terbiyecisi - Bir Efsane


Frida Kahlo'yu görmeye gittiğim zamanda İstanbul'un eski çehresini yansıtan Türk ressamların yapıtlarının sergilendiği bir bölümde restgeldiğim bir eser.

Namını seneler önceden duyduğum, sadece internetten bakabildiğim bu büyük eseri bir anda karşımda görünce, kendimi kutsanmış hissettim.

Bir sergide O'na rastlayabileceğim aklımın ucundan geçmezdi.

Bir anda karşımda beliriverdi.




İşte bahsedilen müthiş eser;







Sergi / Yao Lu'nun Yeni Manzaraları - "Yıkımdan sonra..."


Yao Lu'nun Yeni Manzaraları.

Son yıllarda belirgin bir yükselişte olan Çin fotoğrafının önemli isimlerinden Yao Lu'nun 31 eserinin gösterildiği süreli bir sergi.

İstanbul Modern'in bir köşesinde kendine yer etmiş bu 31 eserin 11 tanesi sadece bu sergi için tasarlanmış.

Yao Lu, bu çalışmasında, Çin'in molozları üzerine örtülmüş yeşil ağdan dağlar yaratarak "yok olana duyduğu özlem"i ortaya koyuyor.

Üst üste yığılmış tuğlalar, çöpler, molozlar... Yıkım, kirlilik ve daha fazla yıkım...

Yao Lu, bunların hepsi ile güzeli ortaya koymayı başaran bir sanatçı.

Kullandığı teknikler ile imgeleriyle Song Hanedanı döneminin Çin resim sanatını tekrar canlandırıyor.

Gerçek ve kurgunun bir arada photoshop'landığı bu eserler bambaşka bir dünya.

İnsanların bakıp da, orada olmasa dünya daha güzel olurdu, dediği inşaat alanları Yao'nun elinde inanılmaz manzara resimlerine dönüşüyor.



Sergiye girer girmez gözüme çarpan ilk resimde ağzımdan bir cümle döküldü. Tam anlamıyla döküldü.
"Yıkım güzeldir."
Vandalizm karşıtı olduğum halde, resmen bir bina yıkıp Yao Lu'nun onu nasıl efsanevi bir Çin masalına çevireceğini beklemek istedim.


Uzaktan bakınca bir Çin efsanesinden fırlamış gibi görünen bu görüntüler, yakınlaştığınızda ayrıntılarıyla sizi şok etmeye devam ediyor. Molozların oluşturduğu dağın üzerine kondurulmuş ev ise tuğladan farkı yokmuş gibi görünüyor.



- Sonbaharda Uzak Dağların Görüntüsü (2008) -


Bir kaç eseri;



- Yu Dağı'nın Yamacında Demirlemiş Balıkçı Tekneleri (2008) -


-


- Fuchun Dağı'nda Bir Ev (2008) -


Sanatçının bu sergi için özel olarak tasarladığı eserlerin bazılarından bir kaç kesit;



- Dördüncü Denizin Sakin İzleyicisi (2010) -


-


- Dağ ve Gölün Güzelliği (2010) -


Sergi 22 Mayıs'a kadar gezilebilir.
Giriş öğrenciler için 6, yetişkinler için 12 lira.

Fotoğraf severlerin ya da Micheal Ende'nin anlatım tarzının resme yansımış halini görmek isteyenlerin mutlaka görmesi gereken bir sergi.


3 Nisan 2011 Pazar

Sergi / Gelman Koleksiyonu'ndan Frida Kahlo ve Diego Rivera - Meksika Güneşi'nin Otoportreleri


23 Aralık - 27 Mart tarihleri arasında, Pera Müzesi'nde sergilenen 40 eserden oluşan bir sergi.
(Sergi broşürüne ulaşmak için buraya tıklayanız.)

Pera Müzesi'nde, "Çarlık Rusyası'ndan Sahneler" dışında görülmeye değer eş zamanlı bir sergi idi Frida Kahlo&Diego Rivera.

Her ne kadar sergi adını iki eşten almış olsa da, serginin yıldızı Frida Kahlo, otoportreleri ve fotoğrafları idi.

Gelman Koleksiyonu'ndan çıkan bu eserlerin sayısının az olması canımı sıkmadı değil. Biliyorsunuz ki, Madonna, Frida Kahlo'nun yaklaşık 50 eserine sahip.
- Bir dergiden okuyan arkadaşımın bana aktardığı kadarıyla -

Jacques ve Natasha Gelman'ın koleksiyonunda yer alan ve Meksika'nın ulusal kültür varlıkları envanterine kayıtlı bu eserleri her yerde görmek mümkün değil.

Sergide Frida ve Diego'nun toplamda 40 eseri sergilendi.

Sergi ışıklandırması ve duvarların sarı boyası, az önce Meksika'ya geldiğiniz hissini uyandırıyor.



Sergi düzenine şöyle bakarsak, otoportreler olarak başlayan resimler, Frida'nın farklı sürrealist yaklaşımlarını sergilediği resimlerle devam ediyor. Daha sola geldiğinizde Başkaları tarafından çekilmiş fotoğraflar ile bu ikilinin hayatından kesitler gözünüzün önünde. İlerledikçe Frida'nın eskizleri ve "günlük" sayılabilecek nitelikteki, iç dünyasının yansımaları olarak nitelendirilen eski çizimlere rastlıyorsunuz. Daha ilerisinde ise Frida ve Diego hakkında 40 dakikalık bir belgesel izleyebilirsiniz.

Bilindiği üzere, Frida otoportreleri ile ünlü bir ressamdı.
Geçirdiği kazanın, Frida'yı bu yola sevkettiğini söylemek yanlış olmaz. Yaklaşık olarak tüm vücudu alçıda iken, başının üstüne koyulan bir ayna ile kendini çizmeye başladı ve en sonunda muhteşem otoportreler ortaya çıktı.



- Maymunlu Otoportre -

Frida'nın en sevdiğim resimlerinden biri olan bu otoportreye bakınca, maymunlar ile Frida arasında inanılmaz bir uyum görüyorum. Bazen arkadaşlarımla, "Acaba kendisini çirkin göstermeye mi çalışmış?" muhabbeti yapıyor olsak da, 3 maymunun arasında, hem onlara benzeyip hem de bu kadar çekici görünebilecek başka bir kadın yoktur sanırım.


Frida ile Diego arasındaki aşkı anlatabilecek tek yapıt ise, Frida'nın en sevdiğim otoportresi olan "Düşüncelerimde Diego"dur.

Deyimi yerinde ise, ne ressamlar, ne şairler Frida'nın peşinde koşmuştu ama o, tek bir adama baktı.


- Düşüncelerimde Diego -


Bazı kesimler, Frida'nın resim yapamadığını, sadece otoportre çizebildiğini söylemişti.
Onlara cevap olarak, serginin girişinde gözünüze ilk çarpan eser olan Natasha Gelman'ın portresini takdim ediyorum.



- Natasha Gelman'ın Portresi -


Bu resme bakınca da anlaşılıyor ki, Frida, arka planda kendine yer edinen öğeler ile, temel öğe arasında inanılmaz bir bağ kurabiliyor.
Çiçeklerin aşağıya doğru eğilmesi, Natasha Gelman'ın bacakları arasındaki güzellik anlatılamaz.


Bunların yanı sıra, Frida için "sürrealist" kelimesini kullanmam çok yerinde olacaktır.
İç dünyasını, kendi imgeleri ile bu şekilde yansıtabilen iki insan tanıyorum.
Biri Dali, diğeri de Frida.



Adını hatırlayamadığım bu tabloda, Frida kendini evren ile bir olarak görmüştür. Elinde Diego'yu sallarken gördüğümüz Frida, zıtlıklar ile hayatın akışını sergilemiştir.


Sergide ilerledikçe, ikisini hayatından kesitler canlı olarak karşınızda.


- Frida, Diego'nun Bakışları Altında Otoportresini Boyuyor. 1940 -


Fotoğrafları geçtiğimizde, Frida'nın eskizlerine ve "günlük" sayılabilecek nitelikteki, iç dünyasının yansımaları olarak nitelendirilen eski çizimlere rastlıyorsunuz.




Frida, hayatının büyük bir kısmını ameliyatlar, kürtajlar ve düşükler ile geçirmiş bir kadındır.
Yukarıdaki çizimde ise Frida'nın kürtajlarından birini nasıl tasvir ettiğini görüyorsunuz.


Bu eskizlerin sol tarafında, yapımı Karen ve David Crommie tarafından üstlenilmiş, Frida Kahlo'yu çok iyi tanıyan 11 kişi tarafından anlatılan, "Frida Kahlo'nun Yaşamı ve Ölümü" adlı 40 dakikalık 1966 yapımlı bir belgesel gösteriliyordu.


Bir kadının, ölmeden önce tanıması gereken kadınlar listesinde baş sıralarda kendine yer edinen Kahlo'nun eserleri ile tanışmış olmak muhteşem bir lütuf olsa gerek.
Her sanatseverin görmesi gereken bir sergi idi.

Bir dahaki sefere, Meksika'da görüşmek üzere...



1 Nisan 2011 Cuma

Rastgele / İstanbul Modern'in Dekoratif Tavanı - Kitaptan Bulutlar




İstanbul Modern'e gidenler, giriş kısmında bir dekorasyon harikasını(mühendislik harikası oluyor da, bu mu olmayacak?!) görmüşlerdir.

Tavandan sarkan her bir ipe; kalın, ince, İngilizce, Türkçe, büyük, küçük fark etmeksizin bir kitap asılmıştı.

Kitaplar, ağırlık merkezlerinden delinmiş ve o delikten bir ip geçirilip düğüm atılmış.


İlk gördüğümde çok etkilenmiş olsam da, bir ikileme düştüm.

Çok güzel, ama kitaplara zarar veriyorlar. Beni rahatsız eden buydu.
Yine de onlara "Kitaptan Bulutlar" demeyi seviyorum.

Karar vermek size kalmış...